27 Haziran 2017 Salı

Trajedi Nasil Yasanir?

Uzun zamandir bloga yazmiyordum, benden baska okuyan olmadigi icin bir nevi gunluk olarak kullanmaya devam etmenin pek mantikli olmayacagini dusunmustum; cunku icimde bir seyler yazma istegi bir suredir kaybolmustu.

Kafami universite yillarinda kurcalamaya devam eden ve en nihayetinde adina trajedi dedigim olaylar silsilesini net bir zemine oturtmak istedim. Istedim ki kendi aklimdaki dusunceleri yaziya dokup hincimi klavyenin tuslarindan cikarayim, beynim bu konuda bosalsin.

Ne Orhan Pamuk vari dogu-bati sentezi, ne de oryantalist bakis acisiyla yasadiklarimi anlamlandirmaya calisiyorum. Cevremde gordugum, kagit uzerinde cok iyi ozgecmisleri olan insanlarin bazi noktalarda neden tikandiklarini veya a priori dogrulari olduklarini anlamiyorum. Daha dogrusu anliyorum, zira ozgur irade yok, hatta Dogan Cuceloglu da bunu yazilarinda belirtirdi, fakat bu mantiksizligi mantikli zemine oturtmak da beni mutlu etmiyor. Varolusun boyle bir gerceklik onume sunmasi afakanlar bastiriyor.

Hepimiz biliyoruz ki Turkiye pro-sunni bir ulke. Ayni zamanla bununla harmanlanmis bir cehalet ulkesi. Dolayisiyla, insanlar ne neye inandigini bilir ne de bunun farkindadir. Az once bahsettigim belirli onkosullarda tikanirlar. Bu da es-dost-arkadas muhabbetlerinde hep karsima cikar durur. Son zamanlarda sik sik karsilastigim icin ofkem bile birikti denebilir. Bu inancin toplumda politik karsiligi da oluyor maalesef. GTA sifresini haber yapan adamlarin el ustunde tutuldugu bir ulke, bu adamlarin Goebbels'e pabuc birakmayacak sekilde propaganda yaptigi bir alan. Bunlarin yansimasinin belirli engelleri olan muhafazakar insanlarda da karsiligi oluyor.

Ornegin, kimse dini kitaplarda ne yazildigini detayli okumamis. Kimse, Sokratik dusunce nedir bilmiyor. Kimse, psikoloji, sosyoloji neden vardir diye sormuyor. Kimse, ulkenin guzelliklerini gorme niyetinde degil. Bunlarin en azindan birini bile yapma niyeti yok insanlarda.

Kucukken, yasca buyuk insanlari gozumde cok buyuturmusum, onun zincirlerini kirdikca cok buyuk bir hayalkirikligi oluyor. Pozitif state of mind felsefesiyle ilgili videolar izlerdim, degerlerimizi korudukca her seye olumlu yonden bakabiliriz diye. Ama, kendi degerlerim ugruna, sirf baskalari uzulmesin diye inanmadigim seyleri savunmali miyim? Bunun siniri nedir? Ornegin, agir kalp hastasi olan babami uzmemek icin, normalde midemi bulandiran ama savunmak zorunda kalacagim seylerle ilgili ne yapmaliyim? Bu ikilemin adi bana gore trajedidir.

Burada teselli edici tek nokta olarak su cikis noktasini buldum. Dogdugumuzdan beri kendi benligimizde yasiyoruz. Her an, yasanan her sey benligimiz tarafindan algilandi ve yorumlandi. Bu surecte, geriye donup bakinca kendimize de kizabiliyoruz. Dolayisiyla, kendimize kizdigimiz su ortamda, baskalarinin fikirleriyle uyusmazlik yasamak ve daha da ileri gidip onlara ofke duymak kabul edilebilir bir durum. Aksiyon alirken bunlari da dusunmemiz gerekecektir.

Trajedi sadece Antik Yunan'dan ismini almaz. Bazi kelimler anlam degisikligine ugrar. Gunumuzde kimse keci turkusu olarak bu ismi kullanmaz. Wikipedia acik olsa oradan Trajedi linkini verirdim, fakat zaman zaman yasadigim bu bogulma ve buna ilaveten gelen yalnizlik hissini ancak yaziya dokerek hafifletebilecegimi dusundum.

Keske, Ibrahim'in Ishak'i kurban etme safsatasina inanma egiliminde olsaydim, uzun vadede daha mutlu olurdum. Keske, bir seyi incelerken neden ve kaynak arama sebeplerine girmeseydim ve gordugum her seyi dogru kabul etseydim. Korkuyorum ki sonum Kierkegaard gibi delirme olmasin. Belki de Kierkegaard da kendisinin boyle olacagini bilse bu kadar dusunme zahmetine girmezdi diye dusunuyorum.
Ikinci trajedi de burada yer aliyor. Insani insan yapan dusunme egilimine bir yerde ara vermeli miyiz? Bu da yazinin en basinda belirttigim durumla celismiyor mu zaten?